Ve Jack yoldan geçen biri duyar ümidiyle bağırmaya başladı.
'İmdaat! İmdaaat! Yukarıda kimse var mıı? İmdaaat, yardım edin...' Saatlerce bağırmasına rağmen kimse onu duymamıştı.
Tam vazgeçmek üzereydi ki bir ses duydu.
'Jack! Beni duyuyor musun Jack?'
'Evet, evet, duyuyorum. Burada, aşağıdayım.'
'Seni görebiliyorum Jack. İyi misin?' 'Evet, ama.. Sen kimsin, neredesin?'
'Ben senin Rabbinim Jack. Ben heryerdeyim.'
'Rabbim!? Yani Allah mı?'
'Evet Jack'
'Allah'ım lütfen yardım et. Sana söz veriyorum beni burdan kurtarırsan artık günah işlemeyeceğim. Çok iyi bir insan olacağım ve hayatımın sonuna kadar sana hizmet edeceğim.'
'Biraz yavaş ol Jack. Önce seni bir çıkaralım sonra bunları konuşuruz. Şimdi iyi dinle, sana yapmanı istediğim şeyi söyleyeceğim.'
'Allah'ım ne istersen yaparım sadece ne yapmam gerektiğini söyle.'
'Pekala Jack, dalı bırak gitsin.'
'Nasıl?'
'Bırak dalı gitsin dedim Jack. Güven bana. Bırak gitsin.
Uzun bir sessizlik oldu ve Jack tekrar seslendi.
'İmdaat! İmdaat! Yukarıda başka kimse yok muu?'
Kendinizi hiç Jack gibi hissettiniz mi? Her zaman Allah'ın bizden ne beklediğini bilmek isteriz, öğrendiğimizde ise üstesinden gelemeyiz. Genelde bu yol göze çok korkutucu, çok ağır gözükür. Ve biz başka yolları tercih ederiz. O bize 'Aramıza giren şeyleri bırak gitsin, ve hayatın pahasına bile olsa bana güven' dediğinde oldukça ürkütücü gelir. Ama O'na güvenip teslim olduğumuzda özgürlüğü ve gerçek emniyeti buluruz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder