sözün özü

“Hayatınızın tadını çıkarmaya karar vermeden önce her şeyin mükemmel olmasını beklemeyin.” Joyce Meyer


18 Ekim 2010 Pazartesi

Savaşmak” ya da “kabul etmek”

“Savaşmak” ya da “kabul etmek” işte bütün mesele bu.. Nereye kadar mücadele etmeli? Nerede durmalı? Nerede kabul edip her şeyi sindirmeli ve yoluna devam etmeli insan? Çünkü birinden birini yapmalı.. Asla arada kalmamalı.

Bunca güç mücadelesinin, hırsların ve acımasızlıkların ortasında yol alırken savaş için güç gerekiyor bize. Ailemiz için, kendimiz için, hedeflerimiz için savaşabilmek adına özgüven, sabır, bazen çok çalışmak, bazen her şeye göğüs germek gerekiyor. Ve çoğu zaman gücümüz yetmiyor her şeye. Savaşmaya değer şeyler ve insanlar için savaşacak kadar güç ve enerji toparlamamız gerekiyor. Boşa harcayacak ne vaktimiz, ne enerjimiz var şu dünyada. Bunun için de yolumuza çıkan bazı engelleri, kırgınlıkları, öfkeleri, hayal kırıklıklarını kabul edip hatta onlarla canı gönülden helalleşip arkaya atmamız gerekiyor. Kolay mı bu? O kadar zor ki. Ama devam edebilmek için elimizde bize verilen sınırlı kaynak ve zaman var. Bu sınırlı zaman ve kaynağı hayatımıza katma değeri olan olaylar, savaşlar ve insanlar için kullanabilmek büyük marifet. Bu marifeti gösterebilen insanlarda gördüğüm en önemli şey de “iç huzuru”.

Ama insanoğlu robot değil ki, her olaya ya da insana sayısal değerler verip, enter tuşuna bassın ve çıkan sonuca göre enerjisini ve kaynaklarını değerli olanlara ayırıp, değeri düşük çıkanları elesin. Yok ki böyle bir şey, insanız biz, duygularımız var bir de bizi yöneten. Yaraları sarmak için zamana ihtiyacımız oluyor çoğu zaman. Kısır döngülere giriyoruz boyuna. Yeniliyoruz; sorguluyoruz, üzülüyoruz; sorguluyoruz, kaybediyoruz sorguluyoruz. Oysa yapacak bir şey kalmadıysa, olan olduysa ya da mücadele etmenin artık bir anlamı yoksa tüm benliğiyle başına gelen şeyi “kabul edebilmelidir insan.” O kadar rahatlatan, o kadar özgürleştiren bir yanı vardır ki kabul etmenin. Kabul edersiniz ve biter. Kabul etmek yenilmek demek değildir, zaten olmuş bitmişse her şey bitmiştir. İşte bitişlerde kabul edersiniz ki, yolunuza devam edebileseniz. Hareket alanınız kalmamışsa ve siz hala çemberinizin içinde kendinizi mahkum etmişseniz geleceğe bakmanız çok zordur.

İşte her şey bu kararla başlar zaten. Savaşayım mı? kabul mü edeyim? Savaş kararı alırsanız Ki bu da ağır bir yüktür. Önce istemek sonra risk alacak yürek ve cesaret gerekir. Elini taşın altına koymadan, savaşma nedenin neyse ona sonuna kadar inanmadan, emeğini, zamanını, enerjini ortaya koymadan ve en önemlisi yenilmeyi de göze almadan savaşmak olmaz. Aksi takdirde kaybedince oturup ağlamayı hak etmez insan. Zaten asıl pişmanlık yaratan savaşmaya değer olduğu halde cesaretsizlikten yüreksizlikten ya da emek vermek istememekten dolayı hiç savaşmadan yaşanan yenilgiler değil midir? İşte o zaman da “kabul etmek” ve sadece fiziken değil ruhen ve kalben de başka bir yola devam etmek gerekir.

Ben karşımıza çıkan olaylar ya da insanlarla ilgili “savaş” ya da “kabul et” komutunun insanın ta içinden geldiğine inanıyorum, aslında hep geliyor da biz ne kadar doğru zamanda duyuyoruz, duyuyoruz da ciddiye alıyor muyuz? İşte bir mesele de bu…

Meseleler bitmez, ama ben insanın kendini geliştirmesi konusunda ümitsiz değilim. Farkında olalım olmayalım kendimizin bir yeni versiyonunu oluşturuyoruz hep. Meseleler çözülür, yeter ki meselenin ne olduğunu bulabilelim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Follow Us @soratemplates